Tuncel AYAZ

 

 

Şehit Düştüğü Tarih: 7 Kasım 2016

 

Şehit Düştüğü Yer: Dersim Hozat Bölgesi’nin Çat Vadisi

 

Doğduğu Tarih: 15 Ekim 1974

 

Doğduğu Yer: Tunceli Pülümür

 

Mezar Yeri: Erzincan’ın Çağlayan ilçesi

 

 

 

7 Kasım 2016 tarihinde Dersim Hozat bölgesinin Çat Vadisi’nde DHKC İbrahim Erdoğan Kır Gerilla Birliği’ne bağlı bir grup gerillanın bulunduğu sığınak, oligarşinin faşist ordusu tarafından uçaklarla bombalanmıştı. Bombardımanda şehit düşen 11 yoldaşımızdan biri de Tuncel Ayaz’dır.

Ailesi 1982 yılında Pülümür’den Erzincan Merkez Yeşilyurt köyüne taşınır.  Ancak bir süre sonra Erzincan depremi nedeniyle Bursa'nın Gemlik ilçesine taşınırlar.

Dört kardeş olan Tuncel Ayaz, Ortaokul ikinci sınıftan terktir. Hareketle bağı 1996 yılında, Gemlik Tunceliler Derneği’ne gidip gelirken başlamıştır. Örgütlenmesinde 1996 ölüm orucu süreci etkili olmuştur.

Tuncel örgütlenme sürecini söyle anlatır: "Aynı yıllarda (1996) Semra Başyiğit ile tanıştım. Bu süreçte dergi okuru olmakla birlikte etkinliklere katılırdım. Gemlik’de bir arkadaşla birlikte dergi ilişkim gelişmişti. Semra ile daha da gelişti. Dergi dağıtan arkadaşlar tutuklanınca dergi dağıtım işlerini ben yürütmeye başladım.

19 Aralık katliamı öncesi ve sonrası boş durmadık ve 1 Ocak 2001 günü aralarında Semra ve Hülya Şimşek’in de içinde olduğu 10 kişi gözaltına alınıp tutuklandık. Mücadeleye başladığım süreçle tamamıyla örgütlü olduğum süreç arasında mücadeleden kopmadan yürüdüm. 2011 yılında tamamıyla düzenden bağımı kopararak devrimcilik yapmaya başladım. 1996 yılında ölüm oruçları ile hareketle tanıştım ve 2000-2007 yılı arasında büyük direnişle, Semra ve Hülya Şimşek'in şehitlikleriyle tanıştığım birçok şehitlerimizle artık kopmaz bağlarla bağlandım cepheye."

 

Tuncel, 2001 yılının Ocak ayında, Bursa'da yapılan bir operasyonda, aralarında Semra Başyiğit ve Hülya Şimşek’in de olduğu çok sayıda arkadaşla birlikte ilk tutukluluğunu yaşar.  Kısa bir tutsaklık sonrası tahliye olur. 2004 yılında cezası onaylandığı için 9 ay Gemlik hapishanesinde kalır.

Tuncel hapishane süreci için şunları yazıyordu: “ Hücrelerde hem kendi kişisel gelişimim hem de örgütlülüğün gelişmesi için emek harcadım ve bu süreç 5 aylık bir zaman olsa da çok yararlı oldu. 122’ler akademisinde öğrenmenin ve programlı yaşamın olumluluğu büyük oldu. Düşman F tipleri ile istediği sonucu alamamanın çaresizliğini yaşarken, bize de düşen sevdadan fedaya yeni bir dünya kurmanın coşkusu ve inancı oldu.”

2011 yılında düzenle bütün bağlarını kopararak devrimcilik yapmaya başlar. “Verilecek her işi yapmaya hazırım” diyen Tuncel, gençlik alanı da dahil pek çok alanda çalışır.

Bu sürecini söyle anlatır Tuncel; “Geçmişe bakınca , o zamanlar bir şeyler yamak isteyen ama düzenle bağlarını koparmakta yavaş davranan biriydim. Ondan dolayı yıllarca konumum bir halk ilişkisi ve ya çeşitli sorumluluk alan fakat daha ileriye yürümekte tereddütlü bir insandım. Güzel şeyler yapardım ama aslolanın adım atmak ve artık tercihimi somutlamak olduğunu gördüm.

Oligarşiyi yıkmanın yolu öncü olup halkın savaşını büyütmek ve kendimde de bunun adımlarını somutlamak gerektiğini gördüm. Evli olmak, 2 çocuğumun olması düzenden kopmama engel değildi ve partinin çağrısı ile bir adım attım. Çok sevdiklerimi ancak mücadeleyi büyüterek koruyabilir ve ancak bedeli göze alarak sağlayabilirdim. Bu süreç gelişimim açısından olumlu oldu.

… Eşimle sorunlar yaşadık. Boşanacağını söyledi. 2 çocuk ve işyeri ona kalmıştı. Bazen de zaaflı yanım kızım oluyordu. Bazen ziyarette ağlarken boğazım düğümlenirdi. Tabi buna tamamıyla bir zaaf da denmeyebilir. Sevginin ilginin bir duygusu. Ama bu durum beni geriye götürecek bir şey değil. Tam tersine çocuklarıma bakınca daha fazla mücadelenin büyümesi ve oğlumun da şimdiden Dev-Gençli olması gerektiğini görüyorum.

Zorlu bir süreç yaşadık. Ama ben nettim. Bu zorlukları göğüsleyecek ve bana verilen emeğin hakkını verecektim.

Daha önceleri Semra başta olmak üzere birçok insanımızı tanımam mücadeleye bağlamıştı beni. Ama nedenlerim daha da çoğaldı. Aynı zamanda bedelin sadece gözaltı-tutuklanma olmadığını, evli, çocuk sahibi olmanın devrimcilik yapmak önünde engel olmayacağını bilincim geliştikçe savaşımızın gerçeklerini gördükçe anladım. Düzenden kopmadan devrimcilik yapmanın mümkün olmadığını gördüm. Bu savaş ancak bizim gibi adımlarla gelişecek ve büyüyecek, bunu anladım."

 

Tuncel Ayaz, 2 çocuk babasıydı, çocuklarının yanında kalıp iyi bir hayat sürebilirdi. Kabul etmedi. Onlar ülkemizde açlığın, yoksulluğun hesabını sormak, katliamlara, zulümlere karşı çıkmak için umudu kırlara taşıdılar.

Çalışma tarzını ve devrimcilik tercihi sonrası eşiyle yaşadığı sorunları değerlendirirken şöyle diyordu Tuncel; "Ev, para, silah konularında eksiklerim oldu. Daha geniş bakarak alternatifler, olanaklar yaratabilirdim. Eşime ve çocuklara yeterli zaman ayırmamamdan dolayı geliştiremedim. Programımı yaparken bunları da uygun bir şekilde ayarlamalıydım.

… Örgütlü mücadele öncesi bulunduğum alanda çalışma yaparken en çok çevremizdeki insanlara adım attırmak konusunda sorun yaşardım. Aslında asıl neden benim adım atmamdı. …

Zaaf olarak, aceleciliğim ve düzenli kitap okumayışım var.“ diyordu.

Tuncel kendini böyle eleştirirken mücadeleye kattıklarıyla, emekçiliğiyle örnek de olmuş bir yoldaşımızdır. Örgütün çıkarı Tuncel için birinci sıradadır. 20 tane dergi verilen Gemlik'te onun emeği sayesinde 100 çıkmıştır. Yeni insan kazanmak için kampanyalar başlatan, çadır eylemleri, stant, gençlik çalışması yapmıştır. Gençliğe birçok arkadaş kazandırmıştır.

Tuncel’in düzenden getirilen zaafların nasıl aşılacağı konusunda, örgütü ve yoldaşları konusunda söyledikleri öğreticidir.

Kendimi mücadelemizin bir parçası olarak görüyorum. Bunu özellikle son 3 yıldır daha net yaşıyorum. Son yıllar pratiğim ve inancımın büyümesi açısından bana büyük bir güç kattı. Olumlu yönlerim benim için olumsuzluklarıma karşı savaşmamı sağlayan bir dayanak olacak. Olumsuzluklarımı partimle yoldaşlarımla birlikte aşacağıma inanıyorum." diyerek devrim savaşında, mücadelede yerini alarak, örgüt iradesine tabi oluyordu. Onun için örgüt iradesi örgütün belirlediği kurallarla hayatını sürdürmek ve tüm görevlere hazır olmaktır. Kendisi "Hareketin vereceği tüm görevlere hazırım. Bu konuda kafam net. Savaşımızın ihtiyaçlarını artık daha iyi görüyorum." demiştir. Örgütlü yaşam, şehidimiz için silahlı ve örgütlü mücadele, disiplin insan vücudunda ete kemiğe bürünmesidir.

Hareketi şehidimiz için, gelecekte özlem duyduğum yaşamı kuracak tek güç olarak görmektedir. "Söylediğini yapan, yaptığını savunan, emeği ve iradeyi ortaya çıkararak insanın değişimini dönüşümünü sağlayan büyük bir umuttur. Biliyorum ki, ancak hareket gibi bir sağlamlık ve kararlılık gerçek kurtuluşu sağlar. Hareket benim için her şeydir. Beni yeniden yaratandır.

Emperyalizmin ve oligarşinin sonunu getirecek savaşın öncüsüdür hareket. Kendine ML diyen örgütlerin yok olduğu iddiasızlaştığı bir dönemde anti-emperyalist, anti-faşist mücadelenin bayrağını dalgalandırıyoruz. Bu büyük bir onur ve bu sürece şehitlerimizle, önderlerimizle, bedellerle geldik. Dünyayı bir kez de Türkiye’den sarsacağız sözünün gerçekliği artık daha geniş kitlelerce görülüyor ve hareket bütün süreçler boyunca özellikle 2000-2007 büyük direnişle 122'lerle doğru tespit ve duruşla halkların çok güçlü bir öncüsü oldu".

Tuncel Ayaz, silahlı mücadele olmadan, bedeller ödemeden halkın özgürlüğünün, vatanın bağımsızlığının kazanılamayacağını biliyordu. Silahlı savaş verilmeden iktidarın alınamayacağını, devrimci halk iktidarının kurulamayacağını çok iyi biliyordu. Bu sorumlulukla yerini aldı gerillada.

Feda dâhil her türlü eyleme talipti. Şehit yoldaşlarının hesabını sormak istiyordu. Bu isteğini şöyle ifade ediyordu.

Gerilla sürecimiz başladığında ilk eylemle, Onur'la varlığımızı duyurduk ve kitlelerde, insanlarımızda büyük bir moral ve coşku yarattık. Bugün yapacağımız her eylem halk savaşımızı büyütecek ve halk ordusunu kurmamız için gerekli örgütlenmeyi sağlayacaktır. Daha da büyümek için vurmak ve Onur gibi yeni ilkler yaratmalıyız. Feda bilinci, coşkusu ile düşmana darbeler indirmeliyiz. Düşmana vururken aynı zamanda silah da alabilmeliyiz.

Onur'un, Çayan'ın hesabını sormalıyız. Özellikle Çayan'ın katillerine…  hesap sorarak bir eylem gerekiyor. Bunun için tek başıma fedayı kuşanarak veya ekip olarak vurup geri çekilecek eylemleri örgütlemek, yapmak için hazırım, gönüllüyüm.”

Tuncel, kendisi üzerinden, bugüne kadar gerilla yaşamının zorlukları ve mahrumiyeti üzerine anlatılanları boşa çıkartıyordu.

Gerillaya katılmadan önce yaşadığım en ciddi sağlık sorunum migrendi. Bunun yanında sinüzit ağırlaşmış olurdu. Migren bazen haftada iki üç kez olurdu ve koşullarımı zorlaştırırdı. Gerillaya katıldıktan sonra bu ağrılarımın seyri azaldı. Sinüzit ağrıları ara ara olurken migren bazen haftalarca olmamaya başladı. Hatırladığım kadarıyla şehirdeki kadar ağrı 4-5 kez oldu. Ama onlar da uzun sürmedi. Yani gerillacılığımı engelleyecek sağlık sorunum değil artık.

Şehirdeyken özellikle toprak, taş vb. yerlerden geçerken ayağım burkulur ve ağrı yapardı. Şimdi bugüne kadar böyle bir sorunum olmadı.

Değişen koşullarla birlikte fiziksel güç ve irade yani hastalıklara karşı savaşı doğa ve inançla birleştirince sağlık sorunları azalıyor ve bitiyor. Daha önce biraz yağmur, soğuk, terleme sonrası öksürürken şimdi günlerce bu durumlarda kalsak bile üşütüp öksürmüyoruz, ateşlenmiyoruz. Bunun nedeni maddi koşulların değişim doğa ile savaşçı inanç ve umutla birleştirmemizdi.

Hastalık ilaçlarla, sürekli kafaya takmakla tedavi edilmiyor. Ağrıyan ayakları sürekli düşünürsek daha fazla odaklanır ve zamanla ayaklar beyini yönetmeye başlar. Ayaklarım büyük olduğu için (45 numara) problem yaşayacağımı düşünürdüm. Ama gördüm ki ayaklara yön veren irademiz yani beynimiz olmalı. Yoksa pişen, su toplayan, yaralanan ayaklar engel olurdu. Belirli bir zaman sonra acıyan ve yaralanan yerlerime bakıp tebessüm etmeye ve gülümsemeye başladım. Migrenin nedenlerinde temel olan psikolojik durumdur. Bununla savaştıkça azaldığını ve bazen uzun süreler olmadığını gördüm.

Ayaklarım, bileklerim daha da güçlendi. İlk zamanlar 25-30 kg yük zorlardı. Şimdi çok rahat taşıyorum. Testere ile ağaç keserken kısa sürede yorulurdum. Şimdi saatlerce çalışıyorum. Sonuç olarak, gerilla olmamla birlikte fiziksel ve psikolojik güç ve iradem gelişti. Günlerce yürümek konusunda sorun yaşamıyorum. Gerilla olmak, gençleşmek, fiziksel olarak yenilmemek, iradeyi büyütmek oldu benim için."

Tuncel Ayaz ve 10 yoldaşımız, emperyalizmden ve onun işbirlikçisi kan emici oligarşiden açlığın, yoksulluğun hesabını sormak Dersim dağlarına Umudu taşıdılar.

Halkımızın özgür vatanımızın bağımsız olması için Halk Kurtuluş Savaşçıları oldular.

Faşizm halka katliam ve zulüm etmeye devam ettikçe; kırda ve şehirde Tunceller bitmeyecek, bir değil, on değil yüzlerce, binlerce çoğalıp Anadolu halklarına devrimi armağan edecekler.

Bu, halkımıza ve Şehitlerimize andımız olsun, şart olsun ki böyle olacak.

 

***

 

Tuncel’in Partiye Yazdığı Mektup:

Merhaba

Öncelikle bana bu süreçte böylesi bir görevi layık gören partime sonsuz derecede teşekkür ediyor ve bu güveni boşa çıkarmamak için her şeyi yapacağımı belirtmek istiyorum.

1990 yıllarında Erzincan'ın Mollaköy Köyünde bir duvarda Devrimci Sol yazılamasını görmüştüm. O yazılama hiç bir zaman aklımdan gitmemişti. Yıllar sonra Bursa'nın Gemlik ilçesine taşındıktan sonra bu imzayı tekrar görmüştüm. “Seçim Çare Değil Devrim İçin Savaşalım! Devrimci Sol Güçler” Ve sonra 96 Ölüm Orucu ile Parti-Cephe ile tanıştım. Umudun Adı Devrimci Sol, Umudun Adı DHKP-C olmuştu artık. Ve benim için hareketle kopmaz bağlar bu süreçte başladı.

Düzenle bağlarımı koparmam biraz geç oldu ama düzendeki yaşamımda he zaman boş durmadan, elimden geldiğince mücadele için çabalıyordum. Evlendim ve bir oğlumuz oldu.  Adını Berdan koyduk. Hapishanelere büyük saldırı sırasında Berdan daha 40 günlükken tutuklandım. Tutuklananlar arasında Semra Başyiğit ve Hülya Şİmşek yoldaşlarımız da vardı. İşte bu süreç, özellikle Semra'nın şehitliği beni etkiledi.

Bunun yanında 122'ler içinde onlarca şehidimizi tanıdım. 2002 yılında çıktıktan sonra kendimi daha iyi hissediyor ve mücadeleyi büyütmeye çalışıyordum. Tekrar tutuklandım ve çıktıktan sonra bulunduğum yerde Gemlik'te sorumluluklar aldım. Buralarda bizim geçmişimiz ve şehitlerimiz vardı. Bunların devamı önemliydi. Bir yandan da kendimi her şeyi ile devrime adamak için hazırlıyordum. İkinci çocuğumuz olduktan sonra bir süre daha erteledim ama biliyordum ki örgütlenmeden örgütleyemezsin, kendim devrimcilik yapmadan başka birinden devrimcilik yapmasını istemek ne kadar ahlaki? Bu süreçlerde belirleyici olan partimizin emeği ve yol göstericiliği oldu.

Partimiz Türkiye ve Dünya devrim mücadelesinin şuan ana damarı. Düzene dönenlerin, silahlı mücadeleyi bırakanların, yılgın ve döneklerin karşısında temsil ettiği önem ve ideolojik önderlikle halkların kurtuluşunu büyütüyor.

Kimileri diyor ki, iki çocuk eş, ev... nasıl bırakıp bu yolu seçtin.  Biz hiç bir zaman ailemizi ve çocuklarımızı bırakmıyoruz ki. Tam tersine devrimcilikle daha da büyütüyoruz sevgiyi ve değerleri. Gerçek sevgi onun için neyi göze aldığınla ve yaptığınla belli olur.

Partimiz bana bu adımı attırdı. En zor zamanlarda elini omuzumda hissettim. Türkiye halklarına sözümüz olan devrimi partimizin yol göstericiliği ile savaşarak getireceğiz. Ellerimizde silahlar dillerimizde sloganlarla oligarşinin sonunu getireceğiz.

Bana verilen emeğin ve güvenin karşılığını vermek için sabırsızlanıyorum.

Ne mutlu ki böyle bir partimiz var.

Ne mutlu ki böyle bir partimizin yarattığı yoldaşlarımız var.

Halkların kurtuluşu için savaşta Gerilla olup Emperyalistler ve işbirlikçi Oligarşiden hesap sormak bugün daha da önemli.

 

VASİYETİM; Cenazemin nerede gömüleceği konusunda, iki yer konusunda çelişkide kaldım. Bunlardan birini seçmek öncelikle partime ait.

1- Mücadeleye başladığım yer olan Bursa'nın Gemlik ilçesi merkez mezarlığı olabilir.

2- Doğum yerim olan Dersim'in Pülümür ilçesi Kırmızı köyü, Kavuklu(Harşi)köyü olabilir.

Eğer olabilirse mezar toprağıma Semra Başyiğit yoldaşımızın mezarından toprak serpilebilir. Semra emeği ve yoldaşlığı ile devrimcilik yapmamı sağlayan ilk yoldaşımızdır.

Başucumda, Derviş oldum ve Büyü güzel bebek büyü ve Daye daye parçalarını söylenirse mutlu olurum.

Selam olsun Partimize

Selam olsun Cephemize

Yaşasın Devrimci Halk Kurtuluş Partisi Cephesi

Yaşasın Önderimiz Dursun Karataş

 

***

                       

Tuncel Ayaz'ın Ailesine Yazdığı Mektuplar:

 

Merhaba Sevgili eşim,

Hapishanedeyken sana mektuplarım genelde uzun olurdu. Bu mektup belki o kadar uzun olmayacak. Ama yazılması en zor mektuplardan biri. Dile kolay, 17 yıllık evliyiz. Berdan ve Lizge ile bir aileyiz. Hatırlar mısın, 19 Aralık katliamı sabahı beni uyandırmıştın ve beraber bakmıştık haberlere. O an öyle bir öfkelenmiştim ve dışarıya çıkıp elimde silahla karşıma çıkan ilk düşman gücüne vurmayı istemiştim. 10 gün sonra işkenceciler geldi evimize. Berdan daha 40 günlüktü. Her yeri aradılar ve Berdan’ın beşiğini de. İşkencede en ahlaksız küfürleri ve alçaklıkları ile yüzleştim. Sonra yoldaşlarımın sevgi ve emeği ile yüzleştim.

Sevgi nedir? Sevgi insanlığı büyütmek ve kendi iktidarımız için savaşmaktır. Sevdiklerin için canını vermeyi göze almaktır.

Peki, kime karşı? Bu kan emici düzene karşı. İnsan kalabilmek için bu insanlık dışı düzene karşı mücadele etmek sevgiyi büyütüyor. Bunu çok net bir şekilde gördüm. Bende cisimleşen şey mücadelenin kendisi idi.

Düzene karşı mücadelenin bedellerini ödedik. Ödemeye de devam edeceğiz. Çocuklarımızda bu bedeli ödeyecek. Ki zaferi böyle kazanacağız. Bu şekilde mücadele etmeyi biz seçmedik Nimet. Hiç bir insan çocuklarından eşinden, evinden ayrı kalmak istemez. Bizi buna zorlayan bu kan emeci katil devlet oldu. Bize başka bir yol bırakmadı.

Biliyorum kızıyorsun. Kızman gereken ben-biz değil bu ahlaksız, işkenceci, sömürücü düzen olmalı.

Seninle tanıştığımız günden evliliğimiz süresince bir takım eksiklerim, hatalarım olmuştur. Biz mükemmel insanlar değiliz ama elimizden geldiğince kendimizi geliştirerek her anlamda örnek olmaya çabalıyoruz. Bende böyle oldum. Evliliğimiz boyunca sana-bize yakışmayacak davranışlardan hep uzak oldum. Çevremde örnek olmaya çalıştım.

Sevgili Nimet; evinin kapısı ve yüreğin yoldaşlarıma her zaman açık olsun. Temsil ettiklerimiz çok büyük bir değerdir, unutma!

  Sevgili eşim;

Çocuklarımıza daha iyi bir gelecek sağlamak ancak devrimci mücadelemiz büyüdükçe olacaktır. Düzende hiç kimse mutlu değil. Olmayacaktır da. Ondan dolayıdır ki devrimciliği seçtim. Çocuklarımızın beni- Bizi öğrenmeleri kavramaları konusunda senin de yapacakların var. Gözlerini kapatıp bu aşağılık düzene sessiz kalmamalısın.

Vasiyetimi yoldaşlarıma ve partime açıkladım. Örgütüm ve halkımın geleneklerine göre kaldırılmasını istiyorum cenazemin.

Annenin, Babanın ellerinden öperken tüm aile fertlerimize komşularımıza sonsuz derecede selamlarımı ve sevgilerimi ilet. 

Sevgi ve bağlılıkla kucaklıyorum seni

HOŞÇAKAL!

 

*

 

Sevgili oğlum Berdan;

Sen doğduğunda büyük hapishaneler operasyonunun hazırlıkları vardı. 19 Aralık 2000 günü katliamla açtılar f tipi hapishaneleri. Sen daha 40 günlükken beni ve arkadaşlarımı gözaltına alıp işkenceden geçirerek tutukladılar. Seni o kadar çok merak ediyor ve özlüyordum ki, şimdi o özlem yine yanı başımda. Babaları anneleri çocuklardan ayıran ve çocukları katleden bir devlet zulmünden kaçılmıyor. Berkinleri katleden bu devlet hiç bir insani değer taşımıyor. Biz ise insan kalmak için bu insanlık dışı düzene karşı savaşmayı seçtik. Ve kazanacağız Berdan.

Büyüyor ve tanımaya devam ediyorsun hayatı. Bu devleti de, devrimcileri de daha iyi tanı Berdan. Hani Dersim'e geldiğinde meraklı sorular sorar ve kısa bir sürede nasıl değişmiştin. İşte devrimci mücadelenin değiştiren ve geliştiren en güçlü yanı bu. Senin de bunu başaracağına inanıyorum. Cephelileri tanıyor ve görüyorsun. Bu alçak düzene karşı tek güç ve umut biziz Berdan. Sende bu kavgada yerini al. Benim sana bırakacağım en büyük miras budur oğlum.

Seni çok seviyorum Berdan.

HOŞÇAKAL

 

*

 

Canım kızım Lizge Duru;

Sen doğduğun zaman bir başka bakıyor ve gülüyordun. İnsanın gözlerinin içine bakıp gülerdin. Sana türküler söyler uyuturdum. Masallar anlatırdım ve ben uyurdum sen uyumadan. Kaç kez dalmıştım sana türkü veya masal okurken. Öylece bakar ve gülerdin. Daha 7 aylıkken konuşmaya başlamıştın. Sonra öğrettiğimiz Grup Yorum şarkılarını makamında söyleyip şaşırtırdın bizi.

Sevgili Kızım; kız çocukları babacı olur derlerdi. Doğrudur da. Babalar da kızlarına düşkün oluyor. Bunu çok güçlü hissettim seninle. 2011 yılında devrimciliği artık tamamıyle yapmaya başladığımda seni her görüşüm ve ayrılışlarımızda anladım bunu. Sen benim küçük zaafım oldun. Arkadaşlara hep derdim. Lizge benim küçük zaafımdır. Şimdi bu satırları yazarken hissettiğim duyguları aktarmakta çok zorlanıyorum. Ama bir o kadarda bu devletten ve sistemden nefret ediyorum. Böylesi bir mücadeleyi tercih etmemde en büyük güç size olan sevgim ve bağlılığım oldu.

Canım Kızım; Bir gün beni anlayacağına inancım çok büyük. Beni en güzel zamanlarla, paylaşımlarla hatırla.

Seni çok seviyorum.

HOŞÇAKAL!

 

*

 

Sevgili Ailem;

Baba; Anne, Oktay, Aysel, Günay, Songül;

Merhaba! Halkımın içinden, kanımdan bir parça olarak bu mücadelede sizin için de bedel ödüyoruz. Bu kan emici katil düzene karşı savaşmak en onurlu şeydir. Bu uğurda çok bedel ödendi. Daha da ödenecek. Teyzem Birgül Yıldız'da bunlardan biri idi. Gerilla olarak şehit düşmüştü. Çok canımızı yakıyor bu devlet ve efendileri emperyalistler. Ama biz de boş durmayacak ve savaşacağız. Onların bu zulmüne cevabımız var. Sizlerin sahiplenmesi ve halkımızla yıkacağız bu düzeni. Kapınız yüreğiniz yoldaşlarıma açık olsun. Düşmanın hiç bir sözüne inanmayın. Onların hiç bir söylediğine kanmayın. Yoldaşlarıma partime güvenin inanın. Çünkü hiçbir çıkar gözetmeden halk ve vatan için canını verenler ancak devrimcilerdir.

Sevgili Sebahat, Nuri, Özge ve yeğenlerim; Sizleri de çok seviyor ve kucaklıyorum.

Selamım herkesedir. Burada ismini yazamadıklarım herkese selamlarım sevgilerim bakidir.

Anne, Baba ve kardeşlerim; Sizleri çok seviyorum. Vasiyetime göre cenazem kaldırılsın. Yoldaşlarım başucumda olsun sizlerle.

Halkıma ve sizlere layık bir yaşam sürdüğümü düşünüp ve hissederek devrimcilik yaptım.

Selamlar Sevgiler, Hoşçakalın 

Tuncel Ayaz

 

  

 

Hakkında Daha Geniş Bilgi İçin...

 

Yoldaşları, yakınları Tuncel Ayaz’ı Anlatıyor:

 

Geri